Yoksa Sizin de Ergenlik Dönemine Giren Bir Çocuğunuz Mu Var?

Ergenlik fiziksel, bilişsel, psiko-sosyal, duygusal değişimlerin yaşandığı, çocukluktan yetişkinliğe geçildiği dönemdir. Aslında yavaş yavaş kendini fark eden/ettiren genç, dış görünüşü ile ilgilenmeye, kimlik oluşturmaya, “ben de varım” demeye ve kendini kanıtlama çabasına başladığı zaman “Bu çocuğa ne oluyor böyle?, İyice çığrından çıktı!, Hiç bizi dinlediği yok ki, dik başlı!” gibi bir çok cümle ile yaşadığı süreci anlatmaya çalışır anne-baba.

Ergenlik birçok araştırmacı ve kuramcı tarafından oldukça önemli ve kritik bir gelişim evresi olarak ele alınır. Bu dönemde birey birçok şey ile baş etmek durumundadır ki bazen bu çok zor olabilir. Ergen bu yoğun dönemde hormonal değişimlere ayak uydurmaya, kendini beğenme ve beğendirme çabasını başarılı şekilde sürdürmeye, artık oluşturmaya başladığı kimliğini aile ve toplum içerisinde kabullendirmeye, bağımsızlığını oluşturmaya, olağanca gücü ile ben de buradayım demeye çalışacaktır! Ergenin özerklik talebi ve ergene özerklik sağlamanın zamanlaması konusunda ergen ve anne-babanın görüş farklılıkları, ergen ve ailenin yaşadığı ikili duygular (bağlılık-bağımsızlık, sevgi-öfke vb.) iki taraf arasında yaşanan çatışmaların temel nedenleri olarak açıklanabilir. Beraberinde ebeveynler, ergenin bu özerklik çabalarını ailede otorite ve denge kaybetme kaygısı olarak değerlendirebilir ve bilinçli ya da bilinçsiz şekilde ergene karşı engelleyici tutum ve davranışlar sergileyebilirler.

Ergenin yaşadığı tüm bu süreçten ailenin de etkilenmesi ve değişikliklerin yaşanması kaçınılmazdır. Ergenin bu zamana kadar var olan aile ritüellerine, inançlarına ve değerlerine karşı gelmeye başlaması bu dönemde yaşadığı bilişsel süreçlerde gözlenen değişim ve olgunlaşma ile ilgilidir. Bu durum alışılagelmiş aile sistemini rahatsız ederken anlaşmazlıkların da baş göstermesine sebep olabilmektedir. Bu noktada belki de çözüm getirebilecek en önemli etken anne-baba tutumlarıdır. Anne babaların çocuklarını yetiştirirken gösterdikleri tutum ve davranışlar ergenlerin ebeveynlerine ve ilişkilerine olan algısını etkilemektedir. Bilim insanlarının çok sayıda anne baba tutumu tanımladıkları bilinirken en çok karşılaşılan tutumların, otoriter tutum, demokratik tutum ve izin verici tutum olduğu gözlenmektedir. Otoriter tutumda ebeveynlerin çocukları üzerinde ciddi baskı oluşturduğu, sürekli kurallarla hareket etmesini istedikleri, itaat bekledikleri, ergenlerin duygu ve düşüncelerine önem vermedikleri görülmektedir. Bu tutum iletişimi, ergenin bağımsızlığını, kendilik değeri ve benlik saygısını olumsuz etkilerken, depresyon ve uyum sorunlarının daha fazla görülmesine sebebiyet vermektedir. İzin verici tutumda anne babalar oldukça sevimli ve ılımlı olsa da, çocuklarını kontrol etmede ve sınır koymada zayıf kalırlar. Bu durum ergenin tüm kararlarını kendi başına almasına ve dolayısı ile önemli ölçüde hatalarla karşılaşmasına neden olur. Demokratik tutumu benimseyen anne-babalar ise hem çocuğuna belli bir özgürlük tanır hem de uygun yönlendirmelerle çocuğun sınırlarını belirler ve ergenin bağımsızlığını, kendini ifade edebilme yeteneğini ve başarılarını olumlu yönde etkilemiş olur. Bu dönemde anne-baba ile ergen arasındaki yakın ve sıcak ilişkiler ergenin bu dönemi sağlıklı geçirmesini ve bu döneme olan uyumunu kolaylaştırırken, katı ve soğuk ilişkiler bu uyumu bozabilir.
Birçok toplumda ergenlere gelişimlerine uygun sorumluluk ve görevler verilmediğinden ergenin kazandıkları becerileri yaşam içerisinde deneyimleme ve pekiştirme fırsatı olmamakta bu da ergeni bir boşluk duygusuna sevk etmektedir. Deneyimsizliğinden ileri gelen kendi kendime yetememe gibi sorunlarla karşı karşıya kalır ki bu da güvensizlik duygusunu beraberinde getirir. Üstelik toplumun ergeni kimi zaman çocuk kimi zaman yetişkin bir birey yerine koyması da ergenin zihninde karışıklığa neden olabilir. Toplum tarafından netleşmeyen davranışlar ergenin var olan durumunu daha güç hale getirebilmektedir. Toplumun kimlik arayışı ve kazanımı evresinde olan ergene anlayışla ve tutarlı davranışlarla yaklaşması hassas ve önemli bir durumdur.

Çocuklar doğdukları andan itibaren kim oldukları ve insan olarak hangi değerlere sahip olmaları gerektiğiyle ilgili inançlarını anne-babalarının ve çevresinde onun gelişimine katkı sağlayan kişilerin tutum ve davranışlarına dayanarak oluştururlar. Çocuklar değerli olduklarını hissetmek için ebeveynlerin ilgi ve sevgisine ihtiyaç duyarlar. Genç birey ile ebeveynler arasında sıcak-açık-etkin ve ilgili bir iletişim kurulduğunda ergen psikolojik olarak rahat hissedecek ve kendini ifade etmekten kaçınmayacaktır. Bu değişim süreci; gerginlikle karşılanmak yerine akılcı ve bilinçli bir yaklaşım ve sevgiyle karşılanırsa hem aile için hem de ergenler için öğretici, sorunsuz ve keyifli geçecektir.