Travma kavramı kişinin ruhsal ve bedensel açıdan bütünlüğünü değişik biçimlerde sarsan, inciten, yaralayan her türlü olay için kullanılır. Psikiyatride travma(örselenme) daha çok kişinin kendisinin ya da yakınının yaşadığı, bedensel ve ruhsal varlığına  büyük bir  tehlike olarak, beklenmedik bir şekilde gelen ağır örseleyici olayları içermektedir. Kişinin böyle bir olayla karşılaşmadığı, fakat bu tür travmatik olaylara tanık olduğu durumlar da travmatik etki yapabilmekte ve bu nedenle bu tanıklıklar da travma sayılmaktadır.

Ağır travmatik olaylar arasında; trafik kazaları, deprem, sel gibi doğal afetler, dayak/işkence , taciz ve tecavüz, patlamalar, bombalamalar,saldırı, rehin tutulma, toplama kampında kalmak, savaşta/ çatışmada bulunmak gibi kişilerde ağır kaygı/korku yaratacak durumlar sayılabilir. Bu sayılan durumlara birebir maruz kalmayan veya şahit olmayan kişiler de haberler/ medya/sosyal ağlar ve toplumsal tanıklık  aracılığıyla travmatize olabilirler.

Bir bireyin travmatik olaydan ruhsal olarak etkilenmesinde şüphesiz olayın şiddeti önemlidir fakat olayın   kişiye  ruhsal etkisinin  tek belirleyicisi değildir. Kişinin kalıtımsal yapısına, gelişimsel özelliklerine, öğrenmelerle geliştirdiği benlik gücüne, böyle bir olaya karşı hazırlıklı olup olmadığına ve daha birçok başka etmenlere göre travmaya karşı verilen ruhsal cevap değişebilir. Başka bir ifadeyle yaşanan olayın etkisi kişiden kişiye değişebilir ve birisi için ağır zorlanma olabilecek bir olay bir başkası için aynı derecede zorlanmaya/ruhsal soruna yol açmayabilir. Travmatik olayın yineleyici ve sıkıntı veren anıları, olayı çağrıştıran durumlardan kaçınma, irkilme, içe kapanma, olayla bağlantılı sıkıntılı rüyalar, uykusuzluk, konsantrasyon sorunları, travma sonrası görülen ruhsal şikayetlerden bazılarıdır.